Yeni moda: Sessiz lüks! Logosuz bir lüks düşünebiliyor musunuz?

Geçtiğimiz Şubat ayındaki Moda Haftası’nda Chiara Ferragni, adeta görünmezlik pelerini takmış gibiydi. Peki ama neden? Moda dünyasında neler oluyordu? Yoksa logolarıyla ünlü markalar sessiz lüks akımına mı girmişti? İşte yanıtı…

SESSİZ LÜKS ÇAĞI  NEDİR, NASIL GÖRÜNÜR?

Instagram’da 29 milyon takipçiyi geçen İtalyan moda ikonu, bu sefer kıyafetlerinin nötr tonlarıyla dikkat çekti: Fendi’den kargo pantolon, gömlekle birleştirilmiş beyaz Tod’s bej ceket ve Gucci’den gri takım elbise…

Defilelerdeki influencerler arasında Ferragni, daha sade kombinlere yönelmiş tek kişi değildi. Beyaz trikolar, camel takımlar, gri kaşmir parçalar… Görünüşe göre, agresif zarafet ve gösterişli kumaşların hüküm sürdüğü “sessiz-lüks” çağında sokak stili böyle görünüyor!

‘KLASİK PARÇALARA YÖNELİYORUZ’

Moda, güzellik ve sağlıklı yaşam sitesi All the Pretty Birds’ün kurucusu McPherson, “Moda takviminin akışına geri dönmek çok zahmetli” diyor. “Şu sıralar, sizin ve benim muhtemelen defalarca gördüğümüz, klasik olan parçalara yöneliyoruz.”

McPherson’ın şu an için can attığı şey ise, her türlü başarısızlığı kaldırabilecek kombinler. McPherson, bunun gerçekleşebilmesi için modanın temellerinin öğrenilmesi gerektiği söylüyor  ki bu da Sonbar 2023 defilelerinin bize sunduğu şeydi: “Bu parçalar her zaman kullanabileceğiniz ‘go-to’ parçalar. Bu yüzden ticari olarak da bunun harika bir strateji olduğunu düşünüyorum.”

Son birkaç yılın koleksiyonları “parlak, canlı, ruh halini yükselten renk ve ışıltı detayları” ile doluydu. Çünkü moda dünyasına Covid’den arınmış, geleceğe umutla bakan, enerji dolu bir hava hakimdi. Şu an ise tasarımcıların aynı kararlılıkla kalite ve tasarımın daha ince noktalarına vurgu yaparak Sonbahar’ı kucakladığını görüyoruz.

Örneğin, New York’ta Proenza Schouler’ın 20. yıl dönümü şovunda; baharın puantiyeli ve fırfırlı parçaları, yerini Jack McCollough ve Lazaro Hernandez’in Chloë Sevigny’den ilham alarak tasarladığı siyah deri midi etek ve bele sıkıca oturan özel dikim ceketine bıraktı.

Yeni moda: Sessiz lüks! Logosuz bir lüks düşünebiliyor musunuz? - Resim : 1

NEONLAR YERİNİ FİLDİŞİ, GÜL KURUSU VE YUMUŞAK TONLARA BIRAKTI

Aynı şekilde, Tory Burch, geçen sezonun yarı saydam katmanlarını ve neonlarını; fildişi, gülkurusu, siyah ve grinin yumuşak tonlarında tasarlanmış parçalarla değiştirdi.

Ralph Lauren ve Michael Kors ise en klasik stillerine yöneldiler: çizgili takım elbise ve yumuşak örgü elbiseler.

Londra’nın en çok konuşulan şovlarından biri ise, Holly Wright ve Camille Perry’nin modern minimalist markası Tove’a aitti. Tove, 2019’daki lansmanından bu yana dantel ve düğümlü ayrıntılar gibi ince süslemelere sahip klasik elbiseleriyle tanınıyor. Tove için podyuma çıkan 33 kombinin tümü, keskin kesimli blazerler ve kabanlar da dahil olmak üzere, şık ve soğukkanlı Charvet terliklerle şekillendirildi.

Milano’da ise her zaman belli başlı tonsürton savunucuları olmuştur. Ancak bu sefer Sonbahar için tüm markalar (Brunello Cucinelli, Loro Piana, Bottega Veneta ve Giorgio Armani gibi virtüözlerden Fendi ve Gucci gibi daha gürültülü, daha eksantriklerine kadar) tepeden tırnağa bronz, bisküvi, devetüyü, ve ekruya bürünmüştü.

Hermès ise Paris’te mütevazilik meşalesini taşımaya devam etti, ancak bu sefer ona Balenciaga koleksiyonunu yedi oversize takımla açan Demna da eşlik etti.

Los Angeles’ta açıkça maksimalist olan Donatella Versace bile, Oscar hafta sonu şovunda ölçülü küçük siyah elbiseler ve etek takımlarını kullandı. Versace’nin “mood board”u, Kristen McMenamy’nin üzerine oturan siyah bir ceket ve kalem etekle fotoğraflandığı 1995 tarihli bir kampanyadan görüntüler içeriyordu.

Bu, aslında oldukça uygun bir referans noktası:  90’ların ortaları, Calvin Klein, Helmut Lang ve Jil Sander gibi, daha kısıtlı bir renk paleti ile iyi kesilmiş giysilere odaklanan tasarımcılar ön planda. Moda, onların liderliğinde minimalizme doğru ilerliyor ve bu da 80’lerin ihtişamıyla tam bir tezat oluşturuyor. Bu estetik, ekonomik krizin ve Körfez Savaşı’nın ardından ve devam eden AIDS salgınının ortasında ortaya çıktı. Böylelikle modanın ne olduğu ve hayatımızda oynaması gereken rolün yeniden belirlenmesini sağladı.

‘MODA İÇİN YİNE İMZA BİR ANA TANIKLIK EDİYORUZ: SESSİZ LÜKS

Şu anda, yine başka bir kargaşa çağındayız: Ukrayna’da uzun ve istikrarsızlaştırıcı bir savaş, yoğunlaşan iklim krizi, kontrolden çıkmış enflasyon, ve Covid sonrası bir hangover. Moda için yine imza bir ana tanıklık ediyor olabiliyoruz.

“Sessiz lüks”ün popüler sembolleri ise, stilin sosyal medyada yayılmasına oldukça katkı sağladı: Succession dizisinden Roy, Cate Blanchett’in Tár’ındaki Lydia Tár, Gwyneth Paltrow, ve yeni gelin Sofia Richie… #QuietLuxury hakkındaki açıklamalar ve TikTok’a yüklenen içerikler el birliği ile bu stili moda haftasına taşıdı.

Ancak zenginlik, güç ve etkinin ötesinde, sessiz ve logonun bize anlattıyı şey, tüm kaosun ortasında yanıltıcı bile olsa bir tür güven veya kontrol hissidir. Bu kavramın çekiciliğini (özellikle geleceğin belirsizliğine kapılan genç tüketiciler için) anlamak çok da zor değil.

Tabii ki, fiyatı 3.000 doları aşan kaşmir paltolara herkes erişemiyor. Ancak ekonomik belirsizlik ve artan çevresel farkındalığın birleşimi ile, moda bu anlamda da yeni bir döneme giriyor. İkinci el pazarları büyüyor ve insanlar trend olmayan giyim ürünlerinin satın alındığı, (daha uzun süre) giyildiği ve ardından yeniden satıldığı daha döngüsel bir modele doğru kaymaya başlıyor.

Kıdemli moda uzmanı Noelle Sciacca, “Z kuşağı önceden Instagram’da paylaşılmaya layık gördükleri parçalara yöneliyorlardı. Fakat artık müşterilerimiz tarafından geleneksel olarak benimsenen markalara geçiş var” diyor.

Sciacca, lüks minimalist hareketin iki mihenk taşı markası olan Loro Piana ve Row’un geçtiğimiz yıl, (Z kuşağı müşterileri arasında yüzde 30’luk bir artışla) yeniden satış platformunda en yüksek talep artışını gördüklerini belirtiyor.

Bu, büyük ölçüde lüks perakendecilerin yöneldiği, modaya dahil olma ve moda hakkında düşünme biçimimizde kendini gösteren bir trend. Örneğin, Net-a-Porter, mağaza kredisi için kendi yeniden satış programını başlattı. Aynı zamanda, giysi ve aksesuarların ömrünü uzatmaya yardımcı olmak için giysi onarım ve tadilat hizmeti de sunuyor.

Bunlar, çevresel sorumluluğu ve gardırobunuzda yaşayacak olan giysiler tasarlamayı artık marka politikası haline getiren Stella McCartney için cesaret verici gelişmeler.

McCartney, “Gezegeni korumak için dikkatli bir şekilde yaşayarak, sürdürülebilirliği önemseyen günümüz tüketicilerinden ilham alıyorum” diyor. “Bu sadece çevre dostu ve bilinçli malzemelerin kullanımı ile olmuyor. Aynı zamanda kafa yapısını ‘trend’den ‘zamansızlığa’ dönüştürmekle ilgili konuşmalar yapılmasından memnunum. ”

Gardırobunu hem lüks hem giyilebilir temellere oturtmak, yeni ve daha küçük markalar için de iyi bir çıkış motivasyonu.

New York’ta, daha önce Row için erkek giyimi tasarlayan Paul Helbers, şimdi örgü elbise, ince pantolon ve yarasa kollu ceket gibi eski sezon parçaları yapı taşı yapan Fforme’nin yaratıcı direktörü.

Veronica de Piante ise artık kaşmir trikolar ve siyah üzerine siyah işlemeli kruvaze düşes ipek ceketler tasarlıyor. De Piante’nin kendi gardırobu ise yukarıda bahsedilen blazerlerdan, paltolardan, kot pantolondan ve beyaz tişörtlerden oluşuyor: “Sadece kolay ve şık olmayı seviyorum” diyor. “Basit. Az ama öz.”

Bu, Brunello Cucinelli’ye ise her zaman ilham olan bir fikirmiş. Cucinelli, “45 yıl önce şirketimizi açtığımızda, müşterilerimize 30 kaşmir kadın süveterinden oluşan bir koleksiyon sunduk çünkü kaşmirin insanların kolayca elden çıkarabileceği bir malzeme olmadığını biliyordum” diyor Cucinelli.  “Bugün yeni bir koleksiyon tasarlarken de onu eninde sonunda giyecek kişinin hayatını düşünüyoruz. Her parçayı kullanırken rahat olacaklar mı? Parçalar kolayca birleştirilebilir mi? 10 yıl öncesinden parçaları yenileriyle birlikte giyebileceklerini ve her zaman uyacağını bilsinler istiyoruz.”

Başa dön tuşu