“Moda haftası konumlandırmasını biz bile beklemiyorduk!”
İstanbul Fashion Week organizasyonunun Türkiye için
öneminden biraz bahseder misiniz?
Moda tüketiminin en yüksek olduğu ülkelerden biri olmamıza
rağmen, dünyanın en çok tekstil üretimine sahip Çin ve
benzeri ülkelerde, bu işi en iyi şekilde yapan ve daha ucuza
üreten rakiplerinden sonra, Türkiye’nin geç markalaşma süreci,
kaçınılmaz bir sondu aslında. Yıllardır ülkemizde var olan
markaların yaptığı koleksiyonlar modaya yön veremiyorlardı.
Biz tasarımcılar grubu olarak, varlığımızı on yılı aşkın süredir
göstermeye başlamış olmamıza rağmen, kendimizi doğru
tanımlama ve ülkemiz tarafından algılanma sürecimiz uzun sürdü.
IFW organizasyonunun bugün varlığı ve ülkemiz için öneminin
anlaşılmasının zamanıdır!
Bu organizasyonu özel ve önemli kılan sizce nedir?
Uluslararası arenada, moda takviminde IFW organizasyonunun yer
alması…
İstanbul Fashion Days, bir ilk olmasına rağmen oldukça
başarılıydı…
Ziyarete gelen yabancı basın ve alıcılar da organizasyonun ilk
olduğuna inanmak istemediler.
Organizasyonun adı moda günleriydi, moda haftası olmuş!
Dünyadaki moda haftalarına uyum sağlaması açısından mı böyle
bir karar verildi?
Bu yapı değişikliğini, bir moda haft ası konumlandırmasının bu
kadar hızlı olabileceğini, biz bile düşünmemiştik. Ancak Ağustos
ayında 25 bin kişinin izlemesi, 100’ün üzerinde yabancı basın ve
alıcının takip etmesi, gelen pozitif yorumlar ve tabii ki sektörün
yoğun ilgisi, moda haft ası olarak değiştirilmesini adeta zorunlu
kıldı. Çok ama çok hızlı bir değişim olsa da, önemli bir adım
olduğu inancındayız.
Genç modacılar bu organizasyondan nasıl faydalanıyorlar?
Zaten bu oluşumun içindeler. Biz Moda Tasarımcıları Derneği
olarak, yeni tasarımcılarla birlikte projeler yapıyoruz. Genç
tasarımcılar, hatta IFW’de olacak tüm tasarımcılar, seçici kurul
tarafından seçiliyorlar defilelere katılabilmek için.
IFW’deki defi leniz için nasıl bir hazırlık yaptınız?
Yaklaşık iki aydır hazırlanıyorum ve devam ediyor hala… Büyük bir
değişiklik var bu kez!
Yurt dışındaki moda haftalarını takip ediyor musunuz?
Çok sık takip ettiğimi söyleyemem ama dünyadaki
organizasyonların nasıl yapıldığına fazlasıyla hakimim, sistemi çok
iyi biliyorum.
Hani bazen podyumda görünce,
“Bunu da kim giyer” diyoruz
ya, siz tasarımlarınızda bu ayrıntıyı göz önüne alıyor musunuz
ya da şöyle sorayım, tasarım yaparken ilk etapta neleri
düşünüyorsunuz?
Hakim olduğum koleksiyon matematiğim, her ikisini de kapsıyor,
ama ben giyilmeyecek ürünler yapmam, mutlaka giyilecek bir yeri
vardır.
Daha önce, “Bizim de keşke bir moda haftamız olsa…” hasreti
çekiyor muydunuz?
Tabii ki, bu hep istediğim bir şeydi! Kendi adıma olmasa da ülkem
adına… Zaten şu anki çalışmalarım, IFW çalışma kurulunda
oluşum da yarını işaretliyor olmak istememden kaynaklanıyor.
Hakan Yıldırım
İstanbul Fashion Days, dünya basınında da kendine son
derece olumlu bir yer edindi. Peki kişisel olarak baktığımızda,
Türkiye’de bir moda haftasının yapılıyor olmasının sizin
açınızdan önemi nedir?
Ben 11 yıldır dünyada çeşitli organizasyonların içinde bulundum
ve oldukça büyük bir takip grubum oluştu. Benim için bu
organizasyon, daha çok ilham aldığım bu coğrafyaya bir iade-i
itibar, bir sonraki jenerasyona doğru bir iz ve altyapı bırakma
isteğiyle katıldığım bir geri veriş, bir anlamda teşekkür…
Açıklanabilir bir ticari yaklaşımla planlanmamasına rağmen, son
derece önemli mağazaların, defilenin ardından showroom’a gelip
sipariş vermeleri, İstanbul’un uluslararası moda sisteminin içine
girmeye başladığını gösteriyor, son derece sevindirici bir gelişme!
IFW için nasıl ve ne kadar sürede hazırlandınız?
Koleksiyon hazırlığı tam anlamıyla 6 ay sürüyor, çok baştan
çıkaracak bir koleksiyon olacak, hazırlığı devam ediyor.
İstanbul da moda başkenti olma yolunda ilerliyor mu?
İstanbul’un veya başka bir kentin moda başkenti olma şansı
kalmadı, moda çok kentli hale geldi. Tanımlı moda sistemlerinin
dışında, yeni soluk arayışları moda tasarımı alanında devam ediyor,
İstanbul bu anlamda önemli bir alternatif, bir tasarım kenti!
Yıllar içinde tarzınızda ve modaya bakışınızda neler değişti?
Zaman içerisinde çok daha evrensel ve iddialı tasarımlarla, tasarım
kimliğim netleşti!
Issey Miyake’yi çok beğendiğinizi biliyorum. Bu ismin dışında,
beğendiğiniz isimler var mı?
Madame Vionnet.
Kıyafetlerinizi üzerinde en çok görmek istediğiniz ünlü kim?
Madonna ve Cate Blanchett.
Kadınların moda konusunda yaptıkları en büyük hata sizce ne?
Modayı takip etmek!
Arzu Kaprol
“Sürprizlere açık olun”
2010’da Kültür Başkenti seçilen İstanbul, bir moda başkenti olma yolunda da ilerliyor mu?
İstanbul, enerjisi ile heyecan katan bir şehir. Moda başkentleri arasında
gösterilmeyi hak eden, moda adına yüksek ritm ile akan bir
şehir… Bu alanda bir organizasyon yapılmasını çoktan hak etmişti.
Şimdi de bunun haklı gururunu, sevincini yaşatıyor bizlere… Tüm
dünyada “made in Turkey” etiketi ile satılan koleksiyonumu, doğduğu
şehirde sunmak bambaşka bir özellik taşıyor benim için…
Moda ile yakından ilgilenenler ve genç modacılar bu
organizasyondan nasıl faydalanacaklar?
Takip ettikleri moda tasarımcılarının veya yeni keşfedecekleri tasarımcıların
gelecek sezona dair koleksiyon sunumlarını, yurt dışındaki
defile performansları ile aynı standartta izleyebilecekler.
Bundan
daha müthiş bir şey olabilir mi?
Siz marjinal tasarımları seviyorsunuz! Defi lenizi dört gözle
bekliyoruz!
Her zaman en marjinal kostümler en çok ilgi çeken ve talep görenler
oldu. Bu yüzden kendime köşeler koymuyorum. Sürprizlere her
zaman açık olun.
Biraz ipucu alsak…
“Urban Chic” teması üzerine kurulu, lüks kokan bir daily koleksiyon
üzerinde çalışıyoruz. İhtişamlı detayların günlük şehir hayatına
adapte edilmiş hali, dikkat çekici formlar ve kumaş seçenekleri… Bol
sürprizli, neşeli ve bir o kadar da romantik bir koleksiyon…
Önceden, “Ah, bizim neden bir moda haftamız yok” diyor
muydunuz?
Doğru zaman: Şimdi.
En beğendiğiniz modacı kim?
Maison Martin Margiela’yi beğeniyorum.
Peki, kıyafetlerinizi üzerinde en çok görmek istediğiniz model
ya da oyuncu?
Tasarımlarımı gördüğü anda heyecanlandığını farkettiğim herkes…
Aşk-ı Memnu gibi diziler artık trend belirliyor. Şu sıralar defile
değil, dizi izliyoruz…
Dünyada da bu böyle… Gossip Girl, Sex and the City, Mad Man,
Twilight… Tüm Amerika’da ve Avrupa’da markaların en büyük stratejisi,
iyi casting’i olan ve başarı grafiği yüksek bir diziye ürün vermek…
Peki, 2010 ilkbahar- yaz sezonuna nasıl hazırlanalım?
Tüy kadar hafif modeller göreceğiz… Pastel renkler sayesinde vintage
ve neo-romantik bir hal alacağız… Sonsuz bir romantizm hakim
olacak. Güçlü drapaj detayları, büzgü efektleri, volanlar olacak. Zarif
bir kadınsılık bizi bekliyor. Pembe yanaklar, buğulu gözler, dağınık
toplanmış saçlar… 2010 yazından ucuşan, sonsuz romantizmin doruklarında
gezen şiirsi kadınlar göreceğiz ki, bu çok heyecanlandırıyor
beni… Antik Yunan esintili aksesuarlar ise, tamamlayıcı objeler
arasında başı çekecek.
Özlem Süer