Hazırlayan: Aslıhan Sever
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1982 Ankara doğumluyum. Modaya ilgimin küçük yaşlarda başlaması tesadüf değil; Osmanlı dönemi ressamlarından Mehmet Ruhi Arel büyük dedem olduğu için sanatla iç içe bir ailenin içinde büyüdüm. Çeşitli resim yarışmalarından edindiğim dereceler var. Büyüdükçe resme olan ilgim illüstrasyon ve modaya kaydı. Ben de donanımlı bir tasarımcı olabilmek için Başkent Üniversitesi İşletme Bölümü’nün ardından Milano’da Istituto Europeo di Design’da üç yıl moda ve tekstil tasarımı eğitimi alıp akabinde ileri dikiş ve kalıp teknikleri üzerine Istituto Secoli’den uzmanlığımı aldım. Ayrıca okul yılları boyunca Londra’da kısa dönemli kurslara katıldım ve Milano’daki hocalarımla İtalyan markalarına yönelik projelerde yer aldım. Sonrasında bu alanda çalışma imkanı buldum.
Freak Is The New Black nasıl doğdu?
Milano’da okuduğum dönemde Freak Is The New Black adını verdiğim bir ‘streetwear’ projesiyle markamın ilk tohumlarını attım. Mezuniyetimin ardından tasarladığım tişörtler için marka ismi olarak kullanmaya karar verdim. Zamanla tişörtler yerini elbise, etek ve pantolonların da bulunduğu geniş koleksiyonlara bıraktı ve markam bugünkü halini almış oldu.
Koleksiyonunuzda nelerden ilham aldınız?
1960’ların sonunda hayali kurulan uzay ve uzay çağının büyülü dünyasından esinlendim bu koleksiyonda. Aslında her şey videosunu izlediğim 60’lı yılların en hızlı kıtalar arası ticari uçuşu olan Flight 1000’in hikayesiyle başlayıp, Stanley Kubrick’in ‘A Space Odyssey’ filmiyle birleşerek moda ve tasarım alanında ‘space age’ diye tabir edilen uzay çağı akımıyla devam etti. Sonuçta dairesel hatlar retro, fütüristik bir silüetle buluştu. 60’lar, 70’ler ve 90’lar aynı çatıda harmanlanarak ortaya Jetlag adını verdiğim bu koleksiyon çıkmış oldu.