Yazı: Gülru incu
Hayatı ilkokulda öğrendiğimiz yedi ana renk tadında yaşadığımız, sadeliğiyle huzur bulduğumuz, gereksiz bilgi kirliliğiyle atacağımız adımı şaşırmadığımız günler çok gerilerde kaldı değil mi? Artık hemen her şeyin parametrelerini düşünmeden karar veremiyoruz. Hal böyle olunca renkler de bundan payına düşeni alıyor tabii. Yok öyle artık her maviye sadece ‘mavi’ deyip geçiştirmek. Bunun cam göbeği mavisi var, kobalt mavisi var, çivit mavisi var, Prusya mavisi var. Şaka bir yana, işin ilginç yanı içinde gerçek payının olması. Çünkü renk dediğimiz şeyin sayısız kombinasyonu var, tabii her birine uygun görülen bir de ismi.
Van Dyck Kahverengisi
Çok yaşa newton
Renklerin gerçekten çok gizemli bir dünyası var, kendine has bir büyüsü… Görsel algının ucu bucağı belli olmayan sınırlarında bir gezinti her renk ama bugünkü haline gelene kadar da epey yol kat etmek zorunda kalmışlar. Renkler bugünkü özgürlüklerine kavuşmalarını İngiliz fizikçi Isaac Newton’a borçlular bir anlamda. Neden mi? Çünkü Newton,1670 yılında karanlık bir odada güneş ışığını bir delikten geçiriyor ve bu ışığın önüne kristal bir prizma koyuyor. Beyaz ışık bu sayede renklere parçalanıyor ve Newton yedi rengi birden bir perdeye yansıtmayı başarıyor; yani renk biliminin ortaya çıkması 17’nci yüzyıla dayanıyor.
Van Dyck Kahverengisi
Prusya mavisi mi alırsınız yanık sienna mı?
Resim yapanlar ya da resim sanatına ilgisi olanlar Titian sülfür rengi ya da Van Dyck kahverengisi gibi ilginç isimli renklere aşinadır. Aynı adlı romandan sinemaya da aktarılan ve o günden itibaren her konuya hunharca uyarlanan alternatifleri sayesinde insanda bayağı bir bıkkınlık yaratan Grinin Elli Tonu ifadesi var ya, çok da yalan değil aslında, çünkü her rengin yığınla alt tonu var. Sarı deyip geçmeyin, çünkü en az beş ton sarı, altı ton kırmızı, 10 ton mavi bulabilirsiniz. Örneğin bir arkadaşınızın gömleğine bakıp da ‘Bu Prusya mavisi gömleği nereden aldın?’ diye sorarak, sohbet ortamında ilgi odağı olmanız an meselesi. Diğer yandan bazı renkler bazı ressamlarla özdeşleşmiş, örneğin Van Gogh sarısı, Van Dyck kahverengisi gibi. Tabii bu arada işin bir de bilimsel boyutu var. Dünyada renk sistemini kuran ve geliştiren Pantone Renk Enstitüsü’nün renk raporları hem içinde yaşadığımız dönem hem de gelecek sezonda etkili olacak renkler üzerine, özellikle moda, tasarım ve dekorasyon alanında küresel bir bakış açısı sunuyor. Her yıl aralık ayında özel bir renk öne çıkıyor ve bir sonraki yılın rengi olarak trendleri yönlendiriyor.
Titian kızılı
Adları da kendileri kadar özel
Kiminin patenti alınmış, kimi bir ressamın adıyla anılıyor, kimi halk arasında yaygın kullanımıyla diğerlerinin arasında farklılaşıyor ama çoğunun bir hikayesi var.
Klein mavisi: Deneysel çalışmalarıyla adından söz ettiren yeni gerçekçi Fransız ressam Yves Klein, 19 yaşında sahilde arkadaşlarıyla beraber kumlara uzanmışken “İlk resmim mavi gökyüzü olacak” demiş. Klein, 1961’de mavinin kendine özgü bir tonunun patentini almış ve adına International Klein Blue (Uluslararası Klein Mavisi) demiş.
Klein mavisi
Van Gogh sarısı: Sarı deyince aklınıza hangi ressam geliyor? Evet, Van Gogh doğru yanıt. Sarıyı mutluluğun rengi olarak ifade eden ressam, 1880-90 yılları arasında yaptığı resimlerin çoğunda bu rengi kullandı.
Titian kızılı: 16’ncı yüzyılda Venedikli ve Hollandalı ressamlar çiçek resimlerinde arsenik sülfür kullanmaya başladı. Özellikle Titian, bazı resimlerindeki kadınların kızıl kahverengi saç buklelerini renklendirmek için bu minerali kullanmış. Bu renk bugün Titian kızılı olarak anılıyor.
Kadmiyum sarısı: İlk olarak 19’uncu yüzyılın başında keşfedilen bu pigment, zehirli olan kadmiyum sülfat elementinden imal ediliyor. 70’li yıllara kadar birçok endüstriyel üründe kullanılan pigment, uzunca bir süre özellikle dışavurumcu (ekspresyonist) ressamlar tarafından sıkça kullanıldı.
Van Dyck kahverengisi: Flaman ressam Antony van Dyck’ın kullandığı kahve tonu bugün bu adla anılıyor.
Prusya mavisi: 1710’da keşfedilen renk, kobalt mavisine göre biraz yeşile çalar bir tonda. Koyu halde kırmızımtırak parıltılar veriyor. Sarıyla karıştırıldığı zaman parlak bir yeşil oluşturuyor.
Jennifer Aniston
Kurşuni gri (Payne grisi): İngilizlerin paynes-gray adını verdikleri bu renk, havanın ya da bulutların İngiltere’ye özel rengini belirtmekte kullandıkları bir renk.
Kehribar sarısı: Renk tayfında turuncu ile altın renginin arasında duran bir renk. Sarı, kahverengi ve kırmızının bir karışımı gibi. İlk kez 1500 yılında kullanılmış.
Kobalt mavisi: Kobalt oksit ile alüminyum oksitten yapılan bir pigment. Özellikle güzelim mavi-beyaz Çin porselenlerinde dokuzuncu yüzyılda kullanılmasıyla uluslararası bir üne kavuşmuş. Sonraları Turner, Renoir, Mone ve Van Gogh tarafından da çok kullanıldı.
İmparatorluk moru: İngilizce’de royal purple ya da tyrian purple olarak anılan bu koyu mor, antik dönemde mollusk adlı yumuşakçanın işlenmesiyle elde edilmiş. İşlemin aşırı yüksek maliyeti olması, bu boya ile üretilen eşyaların soyluların kullanabileceği derecede pahalı olmasına neden olmuş ve bu renk soyluluğu simgelediği için zamanla imparatorluk moru olarak adlandırılmış. Özellikle Bizans döneminde sık sık karşımıza çıkar.
Soğan kabuğu: Siz bakmayın ilginç durduğuna. Saç renkleri arasında hayli popüler.
Cam göbeği: Genelde tatlı bir mavi tonu, içinde bir miktar yeşil de var tabii.
Taba: Kızıl kahvenin bir tonu.
Yavru ağzı: Turuncu değil, pembe hiç değil. İkisinin arasında bir yerlerde seyrediyor, biraz da pastel karakterli bir rengimiz kendileri.
Fuşya: Pembenin biraz fosforlu hali gibi sanki. Siklamen çiçeği bu renk olduğu için siklamen de deniyor.
Modacıların fetiş rengi
Psikanalist Sigmund Freud ve Carl Jung, renklerin bilinçaltının en önemli dili olduğunu söyler, çünkü her biri duygusal tepkilerin net bir şekilde ortaya dökülmesine aracı olur. Tasarımdan dekorasyona görsel sanatların her dalında, sahip olduğu enerjisinden dolayı rengin baş tacı edildiği başka bir alan olabilir mi? Örneğin kırmızı, antik çağlardan beri hayatın, güç ve tutkunun sembolü olmuş, bugün de moda dünyasının zamansız sembollerinden biri. İspanyol tasarımcı Christobal Balenciaga’nın kırmızıya düşkünlüğünün ünlü müşterileri tarafından fark edilmemesi mümkün değildi, çünkü müşterilerini modaevine çıkaran asansör, kırmızı deri döşemesiyle tek kelimeyle sıra dışıydı. Balenciaga, kırmızıyı mükemmel heykelsi formlarını tasvir eden en iyi renk olarak tanımladı. İnce, yüksek bir topuk, modern, cesur çizgiler ve kırmızı taban size kimi hatırlatıyor? Kırmızıya tutkun tasarımcılar arasında ilk anda akla gelen isim Christian Louboutin. 1993 yılında çıkardığı kırmızı tabanlı ayakkabıları günümüzün fetiş nesneleri arasında. Peki ya kırmızının öne çıkmadığı bir Valentino tasarımı düşünebiliyor musunuz? Valentino Garavani, karmen kırmızısı, mor ve kadmiyum kırmızısının karışımından özel, parlak bir kırmızı yarattı ve Red Valentino adını alan bu kırmızı, modaevinin simgesi haline geldi. Kırmızı gibi siyah ve beyaz da tasarımcıların gözdelerinden. Christian Siriano fuşyayı seviyor.
Neon renkler Vivienne Westwood’un fetiş renkleri arasında. Her zaman sıradanlıktan ve rutinden nefret eden bir kişilik sergileyen, couture dehalarından biri olarak nitelendirilen Elsa Schiaparelli ise kırmızıya dönük parlak pembeyi ünlü kreasyonlarında sıkça kullanan bir modacı. Takvimler 1926 yılını gösterdiğinde, siyah küçük elbisesiyle modanın ilk minimalistlerinden biri olan Coco Chanel, siyah rengi empoze etmek için mükemmel bir zamanlama yapmıştı, çünkü bu elbise buhran döneminde piyasaya sürüldü ve herkesin ulaşabileceği bir fiyat aralığı vardı. Chanel, siyahın yanı sıra beyaz, bej, altın sarısı ve kırmızıyı da tasarımlarında bolca kullandı. Turuncu renk, Hermes’in ikonik kutularıyla kısa sürede kült mertebesine yükseldi. Turuncu Birkin model çantalar, çılgınlığın sınırlarını aşan sipariş listeleriyle adından söz ettirdi ve Fransız markasının imza rengi oldu.