Alkol, kafein ve makûs beslenmenin üreme kapasitesini azalttığı bilinmekteydi lakin kimsenin aklına sıradan bir öpücüğü suçlamak gelmemişti. Açıklanamayan kısırlık ile öpüşme yoluyla bulaşan bir virüs ortasında irtibat saptandı.
Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, hamile kalmada zorluk çeken ancak neden hamile kalamadığı bilinmeyen bayanlar için bir ümit olan keşif hakkında şu bilgileri verdi. İtalya’da Ferrera Üniversitesi’ndeki bir küme araştırmacı açıklanamayan kısırlığı olan bayanları muayene ettiler ve bu bayanların yüzde 43’ünün Herpes virüsünün bir tipi olan HHV-6A ile enfekte olduğunu saptadılar. Bu virüs üreme potansiyeli olağan olan bayanlarda saptanmadı. Açıklanamayan kısırlık olgularının ¼’ü, panikle farklı tahliller aramakta, kıymetli ve travmatik tedavi yollarına yönelmektedir. HHV-6A virüsüyle enfekte olan bayanlarda sitokin düzeyleri olağandışı olarak bulunmuştur. Sitokinler yumurtanın döllenmesinde ve fetal gelişmede değerli rol oynayan, hücreler ortasındaki etkileşimi sağlayan sinyal veren proteinlerdir.
VİRÜS, TÜKÜRÜK BEZLERİNDE ÇOĞALIYOR
Bilim insanları birebir vakitte adet döngüsü müddetince olağan dalgalanmalar gösteren östradiol hormonunu da bu virüsle enfekte olmuş bayanlarda yüksek olarak saptamışlardır. Virüs kanda ve tükürükte bariz olarak saptanamayabilir bu nedenle de gerçek sıklığını bilmek mümkün olamamaktadır ancak tükürük bezlerinde çoğaldığı ve araştırmaların gösterdiği üzere öpüşmeyle aktarıldığı bilinmektedir. Şayet bulgular doğrulanırsa, kısır bayanların büyük bir alt kümesi tedaviden faydalanarak olağan üreme potansiyeline ulaşacak.
HHV-6 NEDİR?
İki yakın akraba olan HHV-6A ve HHV-6B, insan herpes virüslerinden olup iki yaşından evvel birçok kişi bunlarla enfekte olmuştur. Bebeklik devrinde geçirilen HHV-6 enfeksiyonunda; ateş, ishal ve roseola diye bilinen döküntülerle karakterize semptomlar izlenir. Nadiren de olsa febril nöbet, ensefalit üzere önemli komplikasyonlar da oluşturabilir. Öteki herpes çeşitlerinde olduğu üzere bu virüs de hayat uzunluğu bedende kalır ve ömrün sonraki periyotlarında tekrar aktive olabilir. Tekrar aktivasyon tüm bedende başlayabilir. (beyin, kalp, böbrekler ve mide-barsak sistemi)
